Susmakla övündük yıllarca.
Yüzümüze çarpan adaletsizliği görmezden gelmeyi olgunluk sandık.
İçimizde koşması gereken umut, direniş ve adalet yok artık.
Yerlerini karanlığın ve korkunun hayaletleri aldı.
Her yeni mezar, içimizdeki bir şiiri daha susturuyor.
Toz,zamanın ve kaderin sessiz öğreticisidir.
Aşk bazen o tozun altından çıkar.
Kırık,yorgun ama her daim diridir.
Sessizlik,en derin ibadettir.
Sabırla beklemek,bazen en büyük direniştir.
Her nefes,gölgelerin ardında saklı bir dua gibi yükselir göğe.
Sizin el pençe durup eğildikleriniz, korktuklarınız…
Bir gün gelip umutlarızı ve gururunuzu da, ayaklarının altına alacak cesareti kendilerinde bulur.
Oysa korkunun bir adım ötesine geçmek,kalbi korumak ve yolu kaybetmemek demektir.
Direnenler,karanlığın içine ışık taşır.
Zifirin ortasında bile nurun izi görülür.
Taşlar konuştu, toprak sustu;yaralar gösterilmemek için toprağa emanet edildi.
Her sessizlik,içten bir hesaplaşmadır;her gölge,sabrın sınavıdır.
Zaman,kimin doğru yerde durduğunu,kimin diz çöktüğünü elbette gösterir.
Bunu en iyi,terazisi bozuk kantarın adaleti bilir.
Sokaklar yarınlara umut taşır mı bilinmez.
Ama diz çökmeyenler, karanlığın içinde sessiz bir direniş taşır.
Toz kalktığında, hakikat yüzünü gösterir.
Her doğru adım, karanlığa bırakılmış bir şiiri tekrar hayata döndürür.
Gönüller,sabırla yoğrulmuş tozdan yükselen ışıkla aydınlanır.
Zaten,direnişin en güzel mükafatı da budur.