Aslında bu konularda artık bir şeyler yazmaya küsmüştüm, yaz yaz seni duyan olmadıktan sonra, yazdıklarımı illa ki birisi duysun diye de bir derdim yok, benim asıl derdim...

Aslında bu konularda artık bir şeyler yazmaya küsmüştüm, yaz yaz seni duyan olmadıktan sonra, yazdıklarımı illa ki birisi duysun diye de bir derdim yok, benim asıl derdim : Bu kente geldiğimde hiçbir şeyim yoktu, ne kazandımsa bu kente ve TTK’ya borçluyum, yani devletime borçluyum. Ben dün ne dedimse bu günde aynı yerdeyim, emekli bir maden mühendisiyim, şana -şöhrete, paraya- pula da , mevki-makama da ihtiyacım yok, hemen hemen her şeyim  var ve dünya yıkılsa herkese ne olursa bana da o olur.

Önce şu kirli siyasete bir bakalım: Bu kentin kaderini kim nasıl yazdı bilemiyorum, kader tabiî ki Allah’tan ama bu kentte suni bir kader yazılmış, kötü bir senaryo yazılmış, yıllardır siyasetçisi de, sendikacısı da, esnafı da, bürokratı da bu kötü kaderde ne yazıyorsa onu bir bir oynuyor, ceplerini dolduruyor ve çekip gidiyorlar, geride kalanlarda aynı senaryoyu uyguluyor ve bu kent dolap beygiri gibi aynı yerde dönüp duruyor, yakın çevresindeki illere bakıldığında benim gördüğüm bu. Bazı şeyleri de görmek lazım, aslında tablo bu kadar karamsar değil, bazı faaliyetler bittiğinde yakın bir tarihte kentin kaderi de değişecek, bazı radikal değişimler de olacak, ben olaya Taşkömürü açısından bakarım, ne demişler: Ayı on fıkra bilirmiş, dokuzu armut üzerine, biri de bal üzerine, o misal. Daha önce defalarca yazdım, yazmaya da devam edeceğim, ta ki deve hendeği atlayana kadar: TTK zarar etmiyor, TTK yı sistem ve siyasetçiler, sendikacılar ve de Ankara’daki masa başındaki bürokratlar zarar ettiriyor, ama yüzlerine desek bizleri nankörlükle suçlarlar, çok da önemli değil varsın biz  nankör olalım, ama ortada bir gerçek var; yaklaşık 500 teknik elemanın çalıştığı bir kurum bir sonraki yılın programın hazırlarken kaç lira zarar edeceğini öngörü olarak planlıyor, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir planlama yok.Çözüm var mı? Elbette var hem de oldukça kolay, yeter ki sistem değişikliğinde yöneticilerin arkasında durulsun. Bakın yöneticilerin arkasında durulsun demem boşuna değil, bu kurumun bu hale gelmesinde en az suçlu yöneticilerdir, göreve geldiklerinde- nasıl geldikleri de önemli tabi- göreve geldiklerinde önlerinde yığınla bir sorunlar yumağını buluyorlar, değiştirme imkanları yok, onlar da bir önceki ne yaptıysa aynısını tekrar ederek görevlerini tamamlıyor, yerlerine siyasetçiler yeni birisini atıyor, dedim ya dolap beygiri dönmeye devam ediyor.

Artık görünen köy kılavuz istemiyor, doğal gaz da dışa bağımlı AB şimdi kara kara kışı düşünüyor, bu gün AB ye , yarın bize ne değişecek? Rusya’yla papaz olmaya bakar, kapatır vanayı kışın ortasında dımdızlak kalırsın, tezeği bile mumla arasın. Şimdi herkes akılsız başını iki elleri arasına alsın bir düşünsün: Enerjiye  alternatif kömürden başka sektör var mı? Yok tabi, o halde bu güzide kurumları adam gibi rehabilite ederek çalışır duruma getirmek kaçınılmazdır, bunu yaparken de önce insan diyelim ki Allah beterinden korusun Amasra’daki canlarımızın acısı;Armutçuk, Kozlu, Karadon’daki şehitlerimiz gibi taptaze ve canımızı yakmaya devam ediyorlar. Şunu kesin ve net olarak ve de çok iddialı olarak diyorum ki: Bu kurum eski şaşaalı günlerine dönmememsi için hiçbir sebep yok, yeter ki siyasi erk bunu istesin.