Göğsümün sol yanında, saatlerce düşündüm seni.  Yüreğimi avutayım diye, bir şarkı açtım usulca.

Masamda soğumaya yüz tutmuş, bir bardak demli çayım vardı.
Biraz hüzün, biraz hasret ve dünden kalan kırgınlıklarım da cabasıydı.

Bir tutam sevgin için, boş yere harcadığım zamana ve emeklerime üzüldüm.
Suvaları dökülmüş, soğuk duvarlarla konuştum bir süre.
Onlar, bile senden daha anlayışlıydı.
En azından, beni dinlemeye ve anlamaya çalışıyorlardı.
Senin buz tutmuş yalnızlığın,sevgimi bağrına basamazdı.
Çünkü, gönlünde aşkı kaybedenin soğuk bir duvardan farkı kalmıyordu.
Ama, yine de insan hayata tutunmalı.
Gün doğmadan, neler doğuyor insanın hayatında.
Güçlü olmasan da, güçlü olarak durmak zorundasın hayatta.
İşte bu yüzden, artık benim yerimin,senin yanının olmadığını biliyorum.
Yüreğim, bu çetin savaşta yeni bir karar alıyor artık.
Bundan sonra, kimin baharında çiçek olduğun umurumda bile değil artık.
Heyecanını yitirmiş birisi aşktan, umudunu yitirmiş bir sevgiden, kendini avutmaktan başka ne beklenir ki?..
Avutulmuş Çocuklar, Çoktan Uyudu.

Ali Rız Tığ'a Saldırı...

Birkaç saat önce, yerel bültenlerden öğrendim.
Ali Rıza Tığ,Kozlu'da gece vakti restorant çıkışında,bir şahıs tarafından, tekme tokat ve yumruk darbeleri ile dövülmüş.
Ali Rıza Tığ, neden dövüldü? Niye dövüldü?...
Bu soruların cevabını, şimdilik bilmiyoruz.
Ama şundan eminim ki, Ali Rıza gibi zavallılar ve karaktersizler, gazetecilik mesleği için, utanç kaynağıdır.

Murat İLERİ