Devrek, Devreklilerin evidir… Ve bu evin düzenini, dokusunu, geleceğini Devrekliler belirler.

Uzaklardan Devrek’e şekil vermeye çalışan, masa başında bu şehrin ruhunu dizayn etmeye kalkışanlara sormak gerek: Siz Devrek’in sabahını, yağmurunu, çay kokusunu, çarşısındaki dost selamını bilir misiniz?

Eğer Devrek bir aile ise, bu ailenin kararlarını da ancak o ailenin fertleri verir. Ayıbı da, sevinci de, yükü de, gururu da Devreklilere aittir. Eğer ortada bir başarı varsa, bu başarıyı da Devrek’te yaşayan alın teri dökmüş yürekler yazmıştır. Kimse, bu topraklara ait olmayan biri gibi davranıp bize rota çizemez. Biz başka şehirlerin dizaynına karışmıyorsak —İzmir’in, Kars’ın, Muş’un, Antep’in, Bursa’nın kaderine el uzatmıyorsak— kimse de bizim şehrimizi uzaktan kumanda edemez, etmemelidir.

Bizi, bizim ayıplarımızla hizaya getirmeye çalışanlara artık geçit verilmemelidir. Devrek’in ayıpları da sevapları da Devreklilerin meselesidir. Kimse bu şehirde komşuyu komşuya, dostu dosta düşman edemez. Buna fırsat vermeyin!

Unutmayın; bu şehirde sabah birbirinin yüzüne bakan biziz. Aynı fırından ekmek alan, aynı çayda sudan geçen, aynı sokaklarda çocukluğunu büyüten biziz. Sahip çıkın birbirinize. Sahip çıkın Devrek’e!

Devrek’in sahibi, burayı gerçekten yaşayan, hisseden, emek veren Devreklilerdir.
Ne dışarıdan gelen gözlerin kurgusu, ne de masa başı hesaplar bu şehri şekillendirebilir.
Bu şehir, bu toprak, bu ruh — ancak Devreklilerin iradesiyle büyür, gelişir ve korunur.