Belediye Zabıta Amirliği operasyon düzenledi, ortalık bir anda ışıl ışıl oldu. Öyle bir temizlik yapıldı ki adeta “Hijyen Merkezi” olduk.
Bir an kendimizi askeriye denetimine hazırlanıyormuş gibi hissettik. Eskiden komutan geleceği zaman ortalık nasıl dip bucak temizlenirdi ya… İşte aynısı. Müfettiş gelirken yapılan o meşhur büyük temizlik hareketi!
Ama asıl olan neydi?
Cezayı yiyen yedi, olan yine esnafa oldu.
Simite bakıyorsun;
“Günde 400 simit satıyordum, 200’e düştü” diyor adam.
Lokantacı diyor ki;
“Bizim günlük yemek tükenirdi, şimdi tencere yarı yarıya dolu kalıyor. ”
Aynı tablo, kır pidesi satanlarda da var:
“Etkilendik.”
Ekmekçiler?
Onlarda da düşüş aldı başını gidiyor. .
Dışarıdan şehrimize gelen vatandaş,
“Burada yemek yenmez.”
der hale geldi. Yoldan geçenlerin uğrayıp yemek yemesi de bıçak gibi kesildi. Çünkü Türkiye basınında “hijyeni sıfır şehir” diye yer aldık.
Peki, ne kazandık?
Bu kadar yaygara gerçekten gerekli miydi?
Temizlik yapılmalı, hijyen önemli, denetim şart… Buna kimsenin itirazı yok. Ama bu kadar gürültü kopararak, tüm şehrin ticaretine darbe vurmanın mantığı ne?
Ticaretten men etmek gerekiyorsa men et — ama neden bütün şehri damgalayıp esnafı çökertiyorsun?
Sonuç:
Evet, temizlik yapıldı ama bedelini yine esnaf ödedi. Şehir “hijyenli görünsün” derken, ticaret “hasta” oldu.
ŞEHRİMİZ ARTIK NE İLE ANILIR OLDU?
Bir zamanlar sakinleri, düzeni ve huzuruyla bilinen şehrimiz…
Bugün maalesef bambaşka başlıklarla anılır hale geldi.
Yasak ilişkiler…
Cinayet haberleri…
Personel üzerinde baskı iddiaları, mobbing şikâyetleri…
Müdürler arasındaki bitmek bilmeyen entrikalar…
Kurumların düzensizleşmesi, kopuk yönetim yapısı…
Personel arasında çekişmeler, sürtüşmeler…
Kısacası şehir; kavga, gerilim ve huzursuzluğun merkezi gibi gösteriliyor.
Yazık… Bir şehir bu kadar mı yıpratılır?
Biz Özcan Bey’i Devrek’in başına kurtarıcı olarak getirdik.
Halk, beklentisini yüksek tuttu, umut bağladı.
Fakat bugün gelinen noktada; kırılan, dökülen, dağılan bir ortam var.
Sebebi nedir? Yönetim tarzı mı?
Yanlış yönlendirmeler mi?
Kırgınlıklar mı?
Yoksa bilinç altında biriken öfkenin yansımaları mı?
Artık hangisi olduğuna halk karar veriyor.
Ama ortada bariz bir gerçek var:
En büyük tehlike bazen en yakında durandır.
Özcan Bey belki farkında değil ama şehirde en çok zarar verenler, çoğu zaman en yakınında duranlar oluyor.
Dedikodu üreten, karar mekanizmasını karıştıran, fitne ateşini yakanların çoğu elinin altında.
Dışarıdaki değil, içerideki zayıflık şehri bu hale getirdi.
Devrek’in adı; huzur, üretim, dayanışma ve örnek şehir olması gerekirken…
Bugün belirsizlik, huzursuzluk ve yönetim krizleriyle anılır oldu.
Bir şehir böyle olmamalıydı…
Bu halk bunu hak etmiyor.
Kelle Pazarı
İnsan bazen gerçeği gözünün önünde görmez de, gönlünün arkasında saklar. Menfaat perdesi çekildi mi, en parlak ışık bile loş kalır.
Abdurrahim abimiz de işte böyle bir gönül loşluğu döneminden geçti. Daha dün, “Özcan Başkan için kellemi koyarım” diye ortalarda dolaşan, “Ne emrederse gözüm kapalı yaparım” diye kendini feda eden bir söylemin kahramanıydı. Hatta bir gün Özcan Bey’in ona, “Ben bu yola kellemi koydum, canlar yanacak ama karşılığını ahirette alacağız” dediğini anlatırken gözleri bile dolmuştu.
Lakin hayatın da siyasetin de cilvesi şudur ki:
Bugün etkilendiğin söz, yarın seni utandırabilir.
Meğer aynı Özcan Bey, çevresindeki yüzlercesine “Vekil olursam seni danışman yapacağım ama kimseye söyleme…” diye sır dağıtan, bir başkasına “Sen şoförüm olacaksın” diye umut satan, Ankara hayalleriyle örülmüş koca bir ağ kuran usta bir masalcıymış.
Ve Abdurrahim abi…
Şimdi yeni yeni fark ediyor ki belediyede yapılan işlerin bir kısmı “hizmet” değil, “keyfi yönetim”miş. Kararların temeli millet değil, menfaatmiş.
İşte mevzu bu kadar basit:
Gerçeği görmek için bazen göz değil, tokat gerekir.
O tokat da geç de olsa Abdurrahim abinin yanaklarında izini bırakmış.
Bugün yaşadığı aydınlanmayı, dün başkalarının yaşamış olabileceğini hatırlayınca insan şöyle diyor:
“Demek ki hakikat, menfaatin bittiği yerde başlıyormuş.”
DEVREK’TE AK PARTİ YENİ YÖNETİMİ AÇIKLANDI:
LİSTENİN GÖRÜNMEYEN ELİ KİM?
Devrek’te AK Parti yeni yönetim listesi açıklandı.
Ama dikkat çeken bir detay var: Özcan Ulupınar’ın özellikle listede olmasını istediği birçok ismin üstü çizilmiş gibi elendiği konuşuluyor.
Ulupınar’ın işaret ettiği isimlerin neredeyse hiçbiri listede yok. Bu kadar tesadüf olur mu?
Bu durumun arka planında Merkez İl Başkanlığı ve vekil kanadının ağırlığı olduğu iddia ediliyor.
Ve deniyor ki:
“Bu şehirde kararı veren biziz. ”
İlk gol: Emrah K.’nin yerine Muharrem Terzi’nin oyuna sokulması.
Ulupınar’ın istediği isme karşılık Terzi’nin tercih edilmesi, siyasetin dilinde “ilk gol” olarak yorumlandı.
Bu tercih yukarıdan aşağıya verilen bir mesaj niteliğinde:
“Bu sahada oyun kurucu belli.”
İkinci gol: Yönetim listesinde istenen isimlerin çizilmesi
Ulupınar’ın desteklediği isimlerin yeni yönetim listesinde yer almaması ise ikinci gol olarak değerlendiriliyor.
Bu tablo, ilçe başkanının —istemese de— daha bağımsız bir pozisyona itildiğini gösteriyor.
Belki de Devrek siyasetinin en “güzel” tarafı şu:
İlçe başkanı artık kimsenin gölgesinde görünmüyor.
Bir nevi kendi alanı oluşmuş oldu.
KALİTELİ İNSAN İŞİYLE UĞRAŞIR, KİŞİYLE UĞRAŞAN İSE BOŞLUĞUNU GİZLEMEYE ÇALIŞIR.
Devrek Belediyesi’nde bugün yaşanan tablo maalesef ortada:
Personel hem maddi hem manevi açıdan huzursuz.
İşini yapan işçinin üstüne gitmek, çalışan üzerinde baskı kurmak, insanları yıldırmaya çalışmak yönetim değil, acizlik göstergesidir.
Güç gösterisi yapmak, fantezi üretmek işçinin üzerinden kimseye büyüklük katmaz; aksine eksikliğini ortaya koyar.
Özcan Bey, 20 yıldır Devrek’in geleceğine yön veren biri olarak görüldü. Halk ona güven duydu, şehir umut bağladı.
Ama gelinen noktaya bakıyoruz:
Kaldırımlar hâlâ tamir ediliyor…
Her yıl aynı yerler, aynı sorunlar, aynı masraflar.
Devrek büyümüyor, genişlemiyor; sadece kaldırım yeniliyor.
Kapanan kurumların, giden yatırımların arkasından su döker olduk.
Şehir gelişeceğine küçülüyor, güçleneceğine yoruluyor.
Bu memleketin ihtiyacı; kavga, baskı, sindirme politikası değil…
İşine odaklanan, çalışanı destekleyen, üretimi artıran, şehri büyüten bir yönetim anlayışı.
Çünkü kaliteli yönetici;
Ezerek değil,
İşini düzelterek fark yaratır.