Ülkemizde 81 il genelinde yoğunluk bakımından üç merkez var.
Haftalık kurulan Pazar yerleri, AVM ler ve Hastaneler. Bu sektörler insanların ve taşıtların en yoğun olduğu alanlar olarak göze çarpıyor.
Peki şehri yönetmeye talip olanlar, şehri yönetenler, şehri planlayanlar bunları biliyor mu?
Pazar yerleri birçok şehrimizde, şehrin göbeğinde bulunuyor.
Semt pazarı kurulduğu günlerde ulaşımdan tutun şehrin güvenliğine kadar sorun yumağı haline dönüşüyor. Olası bir yangında itfaiyenin yangın mahalline ulaşması, acil hasta durumlarında ambulansın belirlenen konuma gitmesi, doğal bir afette müdahale edilmesi neredeyse imkansız hale geliyor.
Bir süre sonra uygun yerler bulunup pazar yeri taşınıyor ancak pazarın getirdiği canlılık buraları bir anda rantın merkezi haline dönüştürüyor. İmar uygulamasıyla birlikte sorunlar yumağı da başlıyor. Çaycuma Pazar yeri günümüzde bunun en bariz örneği. 50 yıl sonrasının Çaycuma’sını yarattık diye övünülen bir surumda bırakın elli yıl sonrasını basit planlama hataları sebebiyle daha günümüzde içinden çıkılmaz sorunlarla baş başa kalıyorsunuz
AVM ler de aynı. Zengin iş insanlarının şehrin göbeğinde ele geçirdikleri arsayı AVM ye dönüştürmeleri şehrin bir anda trafik sorunu yaşamasına sebep oluyor. Bölgemizde büyük AVM lerin sayısı abartılacak kadar değil ancak üç harfli marketlerin her sokağa açtıkları şubeleri ulaşımın tamamen içine ediyor.
Gündem de Hastanelerimiz var. Bıçak parasından tutun Amele birliği hastanesinin nereye taşınacağı, doktor ve ekipman eksikliği, otopark sorunu, Şehir hastanesi, muayene ücretleri vb bir dolu konu kriz aşamasına gelmeden çözüm bekliyor.
İlçelerimizde ki devlet hastaneleri hizmette, donanımda, branş hekimlerinde, personel sayılarında farklılık gösteriyor. Aynı il de ki nüfusları birbirine yakın olan İki ilçe Devlet hastanesi neden aynı özellikte değil?
Sağlıkta eşitlilik önce hastanelerde eşitlilikle başlamalı. Hekim kalitelerinin farklılık göstermesinden ötürü bir kalp hastası, doktor ve hastane seçme tercihini kullanabilir ama bir hastanemizde olan uzman hekim aynı seviye de ki diğer hastanede yok ise asıl problem orada başlıyor.
Son günlerde basın yoluyla sıklıkla bıçak parasından bahsediliyor. Her yasağa, yasa dışı kılıf bulan insanımız buna da kılıf bulmuş. Hediye adı altında ya da başkaları kanalıyla paralar istendiğini okuyunca Hipokrat yemininin ne anlama geldiğini düşünmeden duramıyor insan. Bırakın hipokrat yeminini Kur’ana el bassalar bazıları yine yaptığı işi suistimal etmekten geri durmaz.
Amele birliği hastanesi dayanıksız olması ve ulaşım zorluğu sebebiyle yıkım kararı alınmış. Bu hastane zaten elverişsiz bir yerleşkede olması sebebiyle sürekli eleştirilere maruz kalıyordu.
Geçmiş elli yıl öncesinde uygun olabilir ancak günümüz koşullarında bu hastanenin mevkisi, coğrafi yapısı ve ulaşım zorluğu sebebiyle sorunlu bir hastane olduğunu defalarca dile getirdik.
Yine sorunlu olan Atatürk Devlet hastanesi eski binası ve eski devlet hastanesinin olduğu site ek binasına taşınması konuşuluyor.
Site ek binada sağlık hizmeti alan mutlaka olmuştur. Burası artı bir hastane kaldıracak kapasitede mi sizce?
Koskoca amele birliği hastanesi orada sadece bir iki muayene odasına dönüştürülmeyi mi düşünülüyor?
Peki ulaşımı?
Yine mi Çaycuma?
Ne kadar ön yargılı bir başlık değil mi?
Bir şehri nasıl karalayabilirsinizin basit bir çalışması...
Son günlerde Çaycuma ilçemizin bazı köylerinde çeşitli olaylar meydana geldi. Bu olaylar yerel basında ve bazı ulusal gazetelere “yine Çaycuma” diye düştü.
Kasıtlı ve ya dikkat çekmesi amaçlı sanki sürekli bir olaylar şehriymiş gibi yansıtılmaya başlandı.
Sadece basında değil siyasilerde de var benzeri sözler. Bu bölgede yaşayanların yaşadıkları toprakları tü kaka göstermeye hakkı yok!
Zaten yeterince bilgi kirliliği varken kişisel çöküşleri ve ya zayıflıkları bir bölgeye, bir ile, bir ilçeye mâl etmek doğru değil.
Siyaseti toplumsal ihtiyaç ve sorunlara karşı bir çözüm sanatına döndürmediğimiz sürece ve çözüm üretecekleri göreve getirmediğimiz, görevde tutmadığımız sürece bir amaç olarak kalacaktır.