İnsanların sizi bir yerde hayal etmeleri, sizi orada görmek istemeleri, bu arkadaş başarır demeleri kadar güzel bir ödül, güzel bir övgü yoktur.
Hangi işi yaparsanız yapın bu işin bir üst pozisyonu vardır. Üç, beş kişinin çalıştığı küçük bir lokanta da bulaşık yıkayıcı olsanız bunun bir üstü aşçıdır. Bulaşık yıkarken kendinizi hem parasal anlamda hem de kıdem alma anlamında mutfakta çeşitli yemekler yapan usta gibi olmayı hayal edersiniz.
Zaten çalışan sayısı az olduğu için siz istemeseniz de masalara servis açan, yerleri paspaslayan, soğan, patates soyan, aşçıya yardım eden, döneri hazırlayan, kesen şeklinde orada ki sisteme ister istemez dahil olursunuz.
İçinizden gelerek ve severek yapıyorsanız işinizi sizi patronunuzun, ustanızın yönlendirmesine gerek yoktur. O iş yerinde aşçı olamasanız da başka bir işletmede aşçı olarak mesleğe başlama şansınız her zaman vardır!
Bir inşaatta harç karıp, kum, tuğla taşıyanın amelenin gün gelir duvar ustası, sıva ustası olma beklentileri ortaya çıkar. Azmi, becerisi onu belki de işi öğrendiği ustasından daha kaliteli, daha yenilikçi, daha dekoratif işler ortaya çıkartır.
Çoğu zaman sizin girişkenliğiniz, pratikliğiniz, çözüm anlayışınız, kişilerle ilişkileriniz, elinizin, dilinizin yatkınlığı sizi tanıyanlar tarafından keşfedilip, kendi görmek istedikleri yere sizi yakıştırırlar.
Bu siyasette de böyledir.
Teşkilatın en alt kademesi olan seçmen sıfatıyla ortaya çıkarsınız ancak sizin davayı sahiplenmeniz, seçim günlerinde gönüllü bayrak asmanız, müşahit gibi sandıkları dolaşmanız, yanlışlıklara müdahale etmeniz birileri tarafından fark edilir ve “tam teşkilat adamı, teşkilatlara bunun gibi dava adamları lazım” denilerek gayri ihtiyari size bir görev yüklerler. Vatandaşın size yakıştırdığı bu etiketle bir sonra ki seçimde sandık başında yetkilendirilmiş olarak bulursunuz kendinizi.
Teşkilata girersiniz orada ki farkınız da fark edilir.
İstisnalar (yağcılık yapanlar) hariç hiç kimseye hak etmediği görevi yüklemez insanlar. Yani sizin hayallerinize durup dururken bir üst hayal yüklemezler. Sizde görürler o potansiyeli ve sizi görmek istedikleri yerin adresini söylerler.
Sizi bulunduğunuz görevin üstünde hayal edenlerin olduğu gibi sizin bulunduğunuz görevde olmanızı istemeyenlerde olur elbette...
Halkın nazarından pozisyon almak kadar güzel bir şey yoktur. Onların sizi görmek istedikleri mevkiler sizin hayallerinizin ya da planlarınızın belki içinde bile yoktur.
Bu öyle durup dururken ortaya çıkmaz. Hele hele siyasette hiç çıkmaz. Bir temeli vardır, bir sürekliliği vardır. Doğru adımlar, doğru fikirler, doğru tespitler sizi, sizi takip edenlerin merceğine, gözlemine sokar ve “işte geleceğin belediye başkanı, il başkanı, milletvekili” etiketleriyle, sizde, kendi hayallerinin yansımasını ortaya çıkartır.
Kişiye, doğru hayal yüklenmeli...
Doğru hayalden kastım, beni bir yere yakıştıranların hayali, benim hayalimle ve becerimle de uyuşmalı. Sizde ufak bir ışık gördüler hemen “milletvekilliği size yakışır” denilmemeli.
İlköğretimde ki bir öğrenciye “büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye sorulduğunda o anne babasının, arkadaşlarının, çevresinin etkisiyle doktor, pilot, öğretmen vs popüler mesleklerden olmak istediğini söyler. Ancak ilgi alanı, hedefi futbolcu olmaktır, müzisyen olmaktır, çiftçi olmaktır, kaportacı, motor ustası, aşçı, sanayici, gazeteci vb hiç aklınıza gelmeyen mesleklerden birinin hayalini kurar ve er ya da geç bunu gerçekleştirmek için çabalar.
Teşkilatçılıkta böyle. Halk onda gördüğü enerji ve potansiyelden ötürü “işte tam vekil olacak adam” yakıştırmasını yaparken, o aslında vekillikten ziyade belediye başkanı olarak yerelde hizmet etmeyi, fark yaratmayı, şehrin alt yapısıyla, temizliğiyle, uğraşmayı, modern bir şehir ortaya çıkarmayı hayal eder.
Kişilere doğru hayaller yüklenmeli ki o kişiden gerçek anlamda faydalanılsın.
Bakın bunun günümüzde ki örneği Çaydeğirmeni belediye başkanı sn. Satılmış Gebeş. Üç dönem kuralını allak bullak ederek belediye başkanlığında beşinci dönemini yaşıyor. Başarıları, projeleri, Ankara da ki iş bitiriciliği, sunduğu dosyaları konuşuluyor. Bir önceki seçimde halkımız önce kendisine Zonguldak belediye başkanlığı ve adından Milletvekilliği hayali yükledi. Aslında halkımız kendi hayallerini sn Satılmış Gebeş de görmek istediklerini beyan etti.
O ne yaptı, taş yerinde ağırıdır, “benim Çaydeğirmeni’ni örnek bir belde, örnek bir şehir yapma hayalim var. Ben belediyeciyim” diyerek kendi, doğru hayalinin peşinden giderek 5. Kez göreve gelip 6. Toki etabının temellerini attı. Devrek ilçemizin bazı köyleri referandumla Çaydeğirmeni beldesine mahalle olarak bağlanmayı tercih ederek beldenin sınırlarını ve nüfusunu artırdı. Nüfusu daha da artırıp İLÇE olma yönünde ki hayallerine doğru emin adımlarla ilerliyor. Beldesiyle, belde halkıyla ilgili başka ne tür hayalleri var oturup konuşmak lazım.
Peki halkımızın kurduğu hayalin peşinde takılıp iyi bir sıralamadan milletvekili olarak meclise girseydi nasıl olurdu?.
Elbette ki çalışkanlığı, girişkenliği, duruşu, bağlantıları onu başarılı bir vekil yapabilirdi!
Peki ya bıraktığı Çaydeğirmeni? Elbette biri seçilecek, belki daha farklı hayalleri olan bir başkan ortaya çıkacak, belki de bıraktığı Çaydeğirmeni Saltukova örneği gibi önce yerinde sayacak sonra da ilk geldiği noktaya doğru geri geri gidecek...
Geri geri gitmede alın size bir örnek daha. Filyos!.
Nerede Ömer Ünal’ın proje üretme, iş yapma, isteme, gerçekleştirme becerisi nerede şimdi seçimi kazanan başkanın hizmetleri.
Araştırmadım ama Türkiye de kaç belediye başkanı vardır o kadar yaptığı hizmete rağmen borçsuz ve kasasında para ile görevi devreden?
4 sene sonra duyarız Filyos belediyesinin şu kadar borcu var diye. Yatırım ararsınız nerede ne yapıldı da kasada ki para bitti, üstüne üstlük borçlar birikti, diye..
Ne fert olarak ne de halk olarak fazla hayalperest olmamak lazım. Kişiler, becerisi olduğu, ilgi duyduğu, haz aldığı işlerin hayalini kurmalı. Bir işte başarılı oldu diye o kişiye farklı hayaller yüklenmemeli! Orada da belki çok başarılı olur ama, saha da ki asıl başarılı kişi kaybedilebilir!
Milletvekili olmak ile belediye başkanı olmak bana göre çok farklı bir durum. Belediye başkanlığı operasyon yönü çok fazla olan bir görev. Milletvekilliği ise daha çok iş bitirici, iyi bağlantı kurucu, istemesini bilen, kaynaklara ulaşmada zorluk çekmeyen, sorun çözen, kapalı kapıları açan, Belediye ile Ankara arasında kuvvetli bir bağdır.
İkili ilişkileri ve bitiriciliği olanlar bence milletvekili olmalı. Çalışmayı sevenler, sahada olmayı isteyenler ve yaşadığı yerle alakalı hayalleri çok büyük olanlar belediye başkanı olmalılar.
Ne olursan ol, önce insan ol!
Makamlar, mevkiler, para, pul servet.. hepsi geçicidir.
Şairin de dediği gibi:
"Neylersin ölüm herkesin başında
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak
Taht misali o musalla taşında."
Mehmet Çelebi