İnsan bazen sessizliğin içinde bir cümle arar.

Kendine bile itiraf edemediği duygularını dillendirecek bir ses.
O sesi bazen bir dostta bulur,bazen bir kitapta...
Bir gün,hiç beklemediğin bir anda,bir satır gelir karşına, öyle tanıdık, öyle içinden bir şey taşır ki,susarsın.
Çünkü o cümle seni senden daha iyi anlatmıştır.

Kitaplar,insanın kendine tuttuğu aynadır aslında.
Bir yazar,kendi karanlığını kâğıda dökerken,binlerce ruhun yolunu aydınlatır.
Okur,bir hikâyede yalnızca bir kahramanı değil, kendini bulur.
Belki çocukluğunu, belki yarım kalmış bir sevgiyi,belki de bastırılmış bir acıyı…
Her satır,zihnin derinliklerinde unutulmuş bir kapıyı aralar.

Biz çoğu zaman kitap okuruz sanırız. Oysa kitaplar bizi okur.
Sayfalar arasında ilerledikçe,hayatın üzerini örttüğü duygularla yüzleşiriz.
Bir kelime,yıllardır susturduğumuz bir hatırayı uyandırır.
Bir paragraf,insanın içindeki eksik parçayı yerine koyar.
Sonunda fark ederiz ki,bazı kitaplar yalnızca okunmaz, tamamlanır.

Felsefenin söylediği gibi insan,anlam arayışıyla var olur.
Belki de bu yüzden, her okuduğumuz kitap bir varlık sorgusudur.
Satır aralarında “Ben kimim? ” sorusunun yankısını duyarız.
Yazarın kalemi, insanın ruhuna dokunan görünmez bir terapi gibidir.
Kelimeler,bazen bir psikanalistin sessizliğinden daha çok şey söyler.

Bugün dünya gürültüyle dolu.
Herkes konuşuyor ama kimse dinlemiyor.
Oysa bir kitap, susarak konuşturur insanı.
Sözcükler, kalabalığın içinde unuttuğumuz o iç sesi yeniden duyurur.
Belki de bu yüzden hâlâ okumak,bir direniştir.
kalabalığa, gürültüye, unutkanlığa karşı sessiz bir başkaldırı!...

Eğer,bir gün dünya gerçekten dengesini yitirirse;
savaşların, bencilliğin, adaletsizliğin içinde çürürse insanlık ...
O zaman,düzeni yeniden kuracak olanlar filozoflar değil,
kalemiyle insanın kalbine dokunmayı bilen yazarlardır.

Çünkü kelimeler,en derin karanlıkta bile ışık bulur.
Bazen tek bir cümle, bir insanın tüm hayatını değiştirebilir.