24-25 yıl Turizmde çalıştım. Turizm ile ilgili hiç bir fikrim yok iken ve lux otelleri ya filmlerde ya da televole programlarında görürken kendimi 30 lu yaşlarımda çeşitli milletlerden, farklı kültürlerden oluşan, bir mahalle nüfusu kadar insana hizmet eden beş yıldızlı otellerin içinde buldum.
Koca bir mahalle bu otelin içine yerleşmiş, yiyeceğinden, içeceğine, yatağından, eğlencesine kadar her ihtiyacı karşılanan bir mahalle.. Farklı diller ve kültürlere sahip insanların bir arada belirli bir süre yaşadığı o devasa hizmet sektöründe hizmet etmek hep keyif verdi.
Nisan ayında başlayan turizm sezonunda ki hareketlilik ve üst düzey doluluklar ekim sonlarına doğru misafir sayılarında ki düşüş ile çalışan olarak rahat bir nefes almayı düşünürken bu kez de misafir sayılarına orantılı olarak işsiz kalma endişesiyle karşı karşıya kalırdık.
Bir otelde dolu sezonda ortalama Beş Yüz kişiye iş kapısı olan sektör misafir sayılarının azalmasıyla çekirdek kadro dışında ki çalışanını ya askıya alarak ya da çıkış vererek yollarını ayırır, kısacası bir işletmede 100-150 kişi bir anda işsizler ordusuna dahil olurdu. Turizmciler sezonu 12 aya yayacağız dese de hala sezon sonu aynı tabloyla karşılaşmak mümkün...
12 ay çalışma garantisi veren işletmelerde de değişen bir şey olmaz.
Hele gurbetçi bir çalışan iseniz turizmde sezon hiç bitmesin istersiniz...
Sadece turizmde değil, hemen hemen tüm özel sektörde bu sıkıntıyı yaşarsınız. Kamuda da yaşandığına zaman zaman şahit oluyoruz. Belki kamuda işten çıkartma olmuyor ama emekli olanın yerine de açık kadronun boş durduğu görülebiliyor.
Bir firma sezonda ne kadar çok kazanırsa kazansın öyle bir zaman gelir ki bütçeyi tutturabilmek için farklı seçenekleri değerlendirir, netice alamazsa personel sayısını da azaltarak ayakta kalma mücadelesi verir.
Bazı işletmeler ellerinde ki kaliteli personelleri kaybetmek istemez ve onları dönüşümlü izne çıkararak sezona kadar en az yarım maaş ile elinde tutmaya çalışır.
Bazen de şartlar gereği çalıştırmak zorunda kaldığımız bazı personeller için sezon bitse de şu arkadaştan bir kurtulsak dediğimizde olmuştur.
Bölgemizde sürekli istihdam eden fabrikalarımız var. Bazıları çalışma koşullarından dolayı bazıları maaş politikasından kaynaklı çok sık personel sirkülasyonu yaşarlar. Bu tarz şirketlerde toplu çıkarmaya pek rastlanmaz çünkü hedeflenen çalışan sayısına zaten ulaştığı olmaz.
Ancak çalışma şartları iyi, sendikal hakları kazanılmış, maaş politikası asgari ücretin üstünde olan firmalara fazla başvurudan dolayı hem girmek zordur, hem kalıcı olmak. Üst düzey firmalarında zaman zaman hedeflerinin tutmaması neticesinde personel azaltma yoluna gidilir.
Patronun batması kimseye bir şey kazandırmaz, o ayakta durur ise hem çalışan kazanır, hem de ülke ekonomisi. Sığ düşünce ve art niyet ile yaklaşmak kimseye bir şey kazandırmaz.
Bu konuyu Çaycuma organize sanayide faaliyet gösteren Elcab kablo sahibi sn Nejdet Tıskaoğlu’na getirmek istiyorum.
(Genel seçim sürecinde birlikteydik. Kendisi milletvekili 4. Sıra adayı bende belde başkanı olarak SKM tarafından benim bölgemde birlikte seçim çalışmasını yürüttük. Her gittiği köyde kendisine duyulan sevgiye, saygıya, güvene şahit olduk.)
Seversiniz, sevmezsiniz. Adam İstanbul'da ki fabrikasını almış gelmiş, memleketim dediği Çaycuma’ya yerleştirmiş mi? ( O süreçte ki karşılaştığı zorlukları yazmayacağım) Bu patronu eleştirmek yerine o çıkarılan 35 kişi için ne yapabiliriz’in çözümüne odaklanmak gerekir.
İl dışında olan kaç tane Zonguldak’lı iş insanımız var, bilen var mı? Kaç tanesi düzenini bozup üstüne üstlük risk alıp işini doğduğu şehre taşıdı?
20 bin kişi çalışacak diye hedef konulan Filyos limanında 2014 den buyana sürekli çalışan varsa hem o çalışana hem de onu çalıştıran firmaya plaket verin!
Son 5 yıldır limanda büyük holdinglerin ihale alıp liman alt yapısı, üst yapısı derken oralarda çalışmaya can atan işsizlerimiz ya da daha güvenceli ve maaşı iyi diye iş değiştirmek isteyen arkadaşlarımız vardı. Altı ayları dolmadan çıkarılıp belli bir süre bekleyerek başka firmalara geçiş yaptılar. Geçtikleri firmalarda da aynısı oldu. İhale süresi biten gitti... Süreklilik var mı? Yok, çözüm üreten var mı? Yok.
Liman sahasında iş için yardımcı olunmasını isteyen kaç kişi TPAO (otc) olmazsa, Elcab’a yardımcı olabilir misiniz? Diyor!.
Bağcıyı dövmek kimseye bir şey kazandırmaz..
GELİNCİK
- Uzaklarda bir köyde, çocuğu doğmadan kocası ölmüş, tek başına yasayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye baslar.
- Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz.
- Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar.
- Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır.
- Günler geçer ve kadın bir gün bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kalır...Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır.
- Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne çıldırmışcasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı.
- Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur.
Anne odaya yönelir... ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran
parçalanmış bir yılanı görür...
- Einstein'in söylediği rivayet edilen bir söz var:
"İnsanlardaki ön yargıyı parçalamak benim atomu parçalamamdan çok daha zor"
Bizi atomla uğraştırmayın! Ön yargılarınızdan kurtulun!..
Mehmet Çelebi