Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Ahmet Çolakoğlu'nun öncülüğünde ve Çay Değirmeni Belediye Başkanımız Sayın Satılmış Gebeş’in kararlılığıyla bölgemize kazandırılması planlanan Şehir Hastanesi projesi, artık sadece bir sağlık yatırımı değil; bir umut, bir kalkınma hamlesi, bir bölgesel uyanıştır.
Bu proje; Zonguldak’ı, Bartın’ı, Karabük’ü, Mengen’i hatta çevresindeki nice köy ve kasabayı aynı çatı altında buluşturacak bir sağlık abidesidir. Hani bir söz vardır ya, “Bir memlekette hastane varsa, orada umut eksik olmaz” diye… İşte o umudu biz şimdi birlikte büyütüyoruz.
Çay Değirmeni, dört bölgenin kesişim noktasında. Yani tam tabiriyle “al da baş tacı et” denilecek bir yer. Coğrafya konuştu, strateji dinledi, akıl kabul etti. Bu yatırım, haritaya parmak basarak değil, kalbe sorularak yapılmıştır.
Ve gelin dürüst olalım… Bugüne kadar kimimiz "acil bir durum olduğunda Bartın’a mı, Zonguldak’a mı, nereye gideceğim" telaşını yaşamadı? Şimdi o yol telaşını değil, şifa sevincini yaşayacağız.
Burası sadece bir hastane olmayacak. Burası sağlık sektörünün “dumansız fabrikası” olacak. Yüzlerce kişiye istihdam sağlayacak, esnafa can suyu olacak, bölgeye hareket getirecek. Ambulans sesiyle değil, hayat kurtaran hikâyelerle yankılanacak.
Bu bir siyasi mesele değildir. Bu bir insanlık meselesidir. Herkes hasta olabilir. Herkesin çocuğu ateşlenebilir. Herkesin annesi-babası acil serviste oksijen arayabilir. Dolayısıyla bu hastane hepimizindir. Gömlek ne renk olursa olsun, yürek kırmızıysa mesele kapanmıştır.
Sayın Ahmet Çolakoğlu'nun vizyonu, Sayın Satılmış Gebeş’in yerel inancı bu projenin “laf değil icraat” temelinde yürümesini sağlıyor. Teşekkür ediyoruz. Sadece belediye başkanına ya da milletvekiline değil; aynı zamanda bu projeye “Ben de varım!” diyen her gönüle teşekkür ediyoruz.
......Cuma günüydü. Havanın ne çok sıcak ne de serin olduğu bir gün. Recep Bey, tesadüfen Okan Onur’un iş merkezinin önünden geçerken, lise yıllarından tanıdığı Okan’la karşılaştı. Ayaküstü edilen bir sohbet sırasında, eğitim camiasının tanınmış ismi Emin Hoca da onlara katıldı.
Sohbet ilerlerken Emin Hoca bir öneride bulundu:
"Haydi partiye geçelim, hem bir çay içeriz hem de üyelik işlerini sorarız."
Bu teklif üzerine Recep Bey, Okan ve Emin Hoca birlikte siyasi partinin ilçe teşkilatına geçtiler. İçeride, daha sonra Tülay Hanım’ın kızı olduğunu öğrendikleri Mısra Hanım vardı. Selamlaşma nezaketliydi, ortam sakindi.
Okan Onur, net bir ifadeyle:
“Ben üye olmak istiyorum,” dedi.
Mısra Hanım ise biraz tedirgindi:
“Başkanı aramam gerekiyor,” dedi.
Okan şaşırdı:
“Üyeyi başkan mı yapıyor?” diye sordu.
Mısra Hanım başkanı, yani Kazım Darıcı’yı aradı. Telefonda Kazım Bey “Şu an düğüne gidiyorum, meşgulüm,” dedi ve görüşmeyi sonlandırdı.
Yine de süreç durmadı. Mısra Hanım masasının altındaki çekmeceden bir form çıkardı. Okan formu doldurdu. O esnada Sinan Seyrekbasan Mısra Hanım’ı aradı. Daha sonra öğrenildiğine göre Sinan Bey, üyeliğe dair bir sakınca olmadığını ifade etmişti.
Form dolduruldu, 200 TL’lik bağış makbuzu kesildi, çekmeceden çıkan mühürle mühür basıldı. Okan, üye olduğunu belirten belgeyi talep etti. Mısra Hanım “Ben pek anlamıyorum bu işlerden,” dedi. Okan, deneyimine dayanarak doğru nüshayı aldı.
Her şey gayet normaldi... Ta ki yarım saat sonra Recep Bey’i ilçe başkanı Uğur Dikenli arayana kadar.
“Recep Bey, siz Mısra Hanım’a psikolojik baskı yapmışsınız,” dedi.
Recep Bey şaşkındı:
“Kesinlikle öyle bir şey olmadı. Sakin bir şekilde girip oturduk,” dedi.
Uğur Dikenli, Okan’ın yanlış nüshayı aldığını, bunun partinin üst kademelerine gitmesi gereken nüsha olduğunu söyledi. Recep Bey, durumu Okan’a iletti. Sonrasında Emin Hoca ile birlikte tekrar parti binasına gittiler.
Ama bu sefer, ortam gergindi.
İçeri girdiklerinde Uğur Dikenli, Kerim Usta, Sinan Seyrekbasan ve Şerol Barutçu oradaydı. Daha öncesinde Uğur Bey ile Emin Hoca arasında yapılan telefon görüşmesi oldukça gergin geçmişti.
Kapıdan içeri girer girmez Uğur Bey:
“Hocam, bu nasıl belge işi böyle?”
Emin Hoca da sesini yükseltti:
“Bu nasıl bir hitap şekli? Nezaketsizliğe gerek yok.”
Tartışma büyümeden Recep Bey araya girdi. Uğur Dikenli süreci yeniden başlatmak istediklerini, Pazartesi günü yeni bir form ile tekrar üyelik yapılabileceğini söyledi. Recep Bey “Bugün de yapılabilir” dese de ısrar edildi ve olay orada donduruldu.
Bir gün sonra duyulan haber, herkesi şaşkına çevirdi.
Emin Hoca disipline sevk edilmişti.
Gerekçe: Üç nüsha belgeden biri dışarı çıkartılmıştı. Ve bu süreçte referans olan isim Emin Hoca olduğu için, doğrudan o sorumlu tutuluyordu.
Okan Onur’un üyeliği gerçekleşmemiş sayılmıştı. Asıl üyelik talebinde bulunan kişi o olmasına rağmen, fatura referans olan Emin Hoca