Bazı düşüncelerimi tekrar tekrar yazarak siz sevgili dostlarımı bunaltmak istemiyorum ama sizinle paylaşmazsam da içime dert olacak…
Türkiye Cumhuriyeti; kurulmadan önceki dönemler, kuruluş aşamasında, kurulduktan sonra ve günümüze kadar kıçına kazık yiyen emperyalistler ve içerideki işbirlikçilerinin bir türlü içlerine sindiremediği güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti ve onun vatansever evlatlarını hiç bir dönemde rahat bırakılmadılar, her türlü entrikaya baş vurdular;
Kah devletin en olmaz yerlerine adam yerleştirdiler, kah bize karşı terör örgütü kurdular, kah ekonomik olarak bizi terbiye etmeye kalktılar, kah sudan sebeplerle darbeler planlayarak enerjimizi yok etmeye çalıştılar ve bu güne kadar kısmen başarılı oldular ama sonuçta yine kaybettiler, kaybettiler ama amaçlarından asla vaz geçmediler, vaz geçmeyecekler, çünkü bu vatan toprağı dünyanın en müstesna coğrafyasında bulunmakta olup Lozan'dan beri yuttukları kazığı çıkamaya çalışıyorlar. Kim Bunlar?
Cevabı çok basit:
1. Araplar: Osmanlıdan yedikleri kazığı unutmadıkları gibi İngilizlerin kucağına otururlar ama biz din kardeşlerine bu güne kadar asla dost gibi davranmadılar, halifeliği İstanbul'a getirenlerden yedikleri kazığı unutamadılar, tarih bizleri sırtımızdan hançerleyenlerin örnekleri ile doludur…
2. ABD- İNGİLTERE: Bu ülkeler bizimle hiçbir zaman dost olmadılar, bizi stratejik ortak diye bir yalanla yıllardır kandırdılar ama PKK ya maddi ve lojistik destek vermeye devam ettiler, Kıbrıs Barış hareketine en ağır silah ambargosu koyarak bizi boğmaya çalıştılar, ülkemizi yıkmak için sahte din adamlarını yılarca finanse ettiler, bu yönde hiçbir masraftan kaçınmadılar çünkü dost değildiler, çünkü bizim ülkemizin toprakları ve sınırlarımız onlar için tartışmalıdır, çünkü Lozan antlaşmasını tanımayan tek ülke onlardır.
3. AB: Bu ülkeler de tıpkı ABD ve İngiltere gibi bizim yüzümüze dost rolleri oynarken arkamızdan her türlü kalleşliği yapmaya devam ettiler, yaklaşık yarım asırdır bizleri kapılarında ağzımıza bir kaşık bal sürerek beklettiler ama bir türlü içlerine kabul etmediler, edemezdiler çünkü kan uyuşmazlığı ve din uyuşmazlığı önemli bir mesele olarak dosyalarında mevcut…
4.Yerli işbirlikçiler: Bunların içinde kimler yok ki; En entelektüelinden, sözüm ona en dindarına, siyasetçisine, iş adamına vs. kadar… Düşünsenize salya sümük ağlayarak din sömürüsü yapan FETÖ denen sapığa yıllarca her türlü desteği verirken ülkemizde bile Ecevit gibi siyasetçilerin Faydalı tarikat açıklamasına mazhar olan bir tehlikeden bahsediyoruz ve halen ülkemizde FETÖ benzeri düşmanla iş birliği içinde olması muhtemel o kadar çok oluşumlar var ki bunları görmezden gelsek bile gizli döllenen aşikar doğuracağını defalarca yaşamamıza rağmen biz hala uyanmakta acele etmiyoruz.
Sonuç olarak bizleri yönetenlerin bu gerçeklerden hareketle tüm vatandaşlarını bağrına basarak tüm kesimlere baba şefkatini eşit bir şekilde göstererek birlik ve beraberlik içinde ekonomik olarak güçlü bir duruş sergileyemez isek –bunu söylemek zorundayım- Artık savaşlar topla, tüfekle ve süngünün ucunda kazanılmıyor…
Defalarca yazdım yine yazıyorum: Bizler ekonomik olarak güçlenemezsek soykırımın daniskasını yapan İsrail bile savaş suçu işlemiş diye algılanmaz ama bizler 1915 de yaşanan ve haklı davamızda bile haklı görülmeyiz çünkü karşımızda ekonomik olarak oldukça güçlü bir düşman lobisi var ve bizi her türlü entrika ile boğmak için fırsat kolluyorlar. Uyursak öleceğiz!