Gün geceye dönüyor artık.Mevsim yaz olsa da, kimi kalpler Sonbahar'ı yaşıyor.

Yalnızlık bu zamanın, bilindik mikropu gibi.
Toplum içerisinde hızla yayılıyor.

Her birimiz beton hanelere hapsedilmişiz.
Can çekişiyor ruhumuz.
Bir nebze nefes alalım diye, cep telefonu denilen, bağımlılık aracına sığınıyoruz.
İşte kayboluyoruz orada.
Bir kör kuyudan, başka bir kör kuyuya doğru kaçarken, içimizdeki aydınlıkları ve güzellikleri de kaybediyoruz.
Edebiyat ve sanat sokağından geçmiyoruz bile.
Şiirler yalnız, masallar sevdasız ve kelebekler ölümü çağrıştırıyor sadece.

Bir gün gelir de, kırık dökük kalplerimizi bulursa eğer aşk, üç defa vursun gönül kapımıza.
Aşk, sevgi, vefa, bağlılık ve sabır dışında ne varsa, doldurduk ruhumuza.
Han kapısı gibi oldu, aşk ilişkilerimiz.
Hangi vefasızlar girip çıkıyor gönül kapımızdan, hangileri harap ediyor yüreğimizi, yada biz hangilerini harcıyoruz bir hiç uğruna, belirsiz.

Sevda yüklü trenler bile, çoktan çıktı rayından.
Aşk küstü, aşığına.
Bülbül figan eder, gece yarısından sonra gül dalında.
Yalnızlık, gece ve hüzün.
Aşk, bu zamanlarda sürgünde.