Seçim tarihi yaklaştıkça, siyaset sokağın diline daha çok karışıyor. Aslında ben uzun zamandır seçimle, tarihle pek ilgilenmezdim. Ancak Ahmet Bey vesilesiyle siyaset sosyolojisinin içine düştük hep birlikte. Çünkü artık sokaklar konuşuyor. Bazen yüksek sesle, bazen içinden.
Ahmet Çolakoğlu, bölgede kimine göre varlığı ile yokluğu arasında ince bir çizgide. Kimisi onunla derdini paylaşacak kadar yakın hissediyor; kimisi ise yıllardır kapısından geçmediğini söylüyor. Fakat gerçek şu: Ahmet Bey, bu bölgenin milletvekili. Bizi, beni, seni temsil ediyor. Temsil görevi koltuğa oturana dek değil; son güne dek sürmeli. Beni tanıyor mu, benimle bir çay içmiş mi; önemsiz. Görevini hakkıyla yapsın, adil olsun, ayrımcılık yapmasın, yanlışa göz yummasın yeter.
Bir önceki seçimlerde, Çolakoğlu'nun kendi bölgesinden ciddi oy kayıpları yaşadığı artık herkesin malumu. Hatta sokakta konuşulanlara göre, milletvekilliğini 4. sıradaki adayın omuzlarına basarak kazandı. Bunu artık sokaktaki çocuk bile yorumlayabiliyor. O dönem 4. sıra milletvekili adayı da büyük çaba sarf etmişti. Eğer perde arkasında hesap yapılacağına, sahada ter dökülseydi, belki 4. sıra da kazanırdı. Fakat ne yazık ki bazıları için asıl korku muhalif partinin değil, 4. sıradaki adayın kazanmasıydı.
Bizim İbram bir yazı yazdı bu konuyla ilgili. İbram bizim büyüğümüz, sanatkâr ruhlu bir adamdır. Şiirle yoğrulmuş bir kalemdir. İfade ettiği görüşler değerli ama bazı cümleleri yanlış anlaşılmaya mahal vermesin. Bahsettiği meselede İsmail Külah’ın bize motor alacağı gibi bir sözü olmamıştır. Zaten maddi gücümüz buna yeterlidir. Biz motorumuzu aldık, İsmail Bey de İstanbul’daydı. Rica ettik; "motora bir bakar mısın, eğer uygunsa gelip alalım" dedik. Olay bundan ibaret. Lakin kulaktan kulağa bazı şeyler farklı anlatılmış olabilir. Biz İsmail Külah abimize saygı ve sevgimizi sürdürmeye devam ediyoruz.
Ve gelelim Devrek Devlet Hastanesi’ne... Malumunuz, her sözleşme dönemi bir koltuk kavgası başlar. Bu yeni değil. Siyasi iktidar yanlıları, eşler dostlar, akrabalar devreye girer. Torpiller havada uçar, izinler alınır, “yeğen olsun” denir. Ama karar her zaman güçlünün olur. Bu süreçleri bilen bilir. Şimdi de aynısı oluyor. Koltuk kavgası bu memlekette yeni değil, sadece her dönem başka şekle giriyor.
Sonuç mu? Siyaset, temsil, sadakat... Her şey geçer, koltuklar da. Ama halkın zihninde ve gönlünde nasıl hatırlandığınız kalır.
Bu yüzden temsil makamında olanların şeffaf, adil ve halkıyla birlikte olması gerekir.
Çünkü temsil, sadece görünür olmak değil; duyulur, hissedilir ve güvenilir olmaktır.