Aşk,bir duygudan çok daha fazlasıdır. O,insanın kendisiyle karşılaşma biçimidir.

Kimi zaman bir tebessümde,kimi zaman bir gidişte saklıdır o karşılaşma.
Çoğu zaman, onu sevdiğini zannederken, aslında kendi iç dünyanla yüzleşirsin.
Aşk,bir aynadır.
O aynaya bakan her insan,bir parça kendi gerçeğini görür.

Ben de gördüm.
Kendimdeki eksik yanlarımı, korkularımı, kırılganlığımı...
Zannettim ki aşk, sadece mutluluk verir insana.
Oysa aşk,insanın içindeki çocukla yüzleşmesiymiş.
Her şeyden önce güvenmeyi, kaybetmeyi, affetmeyi öğretiyor.

Olur ya,bazen gün gelir,o sevdiğin kişi gider.
Yüreğinde büyük bir boşluk kalır.
Ama o boşluk, aslında dolması gereken bir yerdir. Bazen kendinle, bazen de yalnızlığınla ...
Çünkü insan,en çok yalnız kaldığında büyüyor.
İşte,o büyümenin adı da olgunluktur.

Zihin bazen öfkeyle, kalp bazen kırgınlıkla direnir hayata.
Ama zamanla anlarsın ki,kimse kimseye ait değildir.
Her insan, hayatımıza bir ders bırakmak için uğrar.
Kimi kalır, kimi gider, ama her biri bize bir şey öğretir.

Bugün dönüp baktığım da geriye,artık şu gerçeği görüyorum.
Aşk beni yıkmadı, beni ben yaptı.
Her darbe,beni kendime biraz daha yaklaştırdı.
Sonunda öğrendim ki;sevda,birini sahiplenmek değil, birini sevmeyi öğrenirken,kendini bulmakmış.

Aşk gidiyor,ama öğrettiği kalıyor geride.
Kırık dökük gönlümüzde,yaralar kalıyor ama bir süre sonra kanamıyor.
Bir gün insan şunu fark ediyor.
Hiç kimse seni yarım bırakmıyor,sen kendini tamamlamayı öğreniyorsun.

Belki de aşk,birini sevmek değil, sevdayla insan olmayı öğrenmektir.