Her sabah bir ölüm haberi… Peki hiç sorduk mu kendimize neden bu kadar çok ölüm var?
Çünkü Devrek, artık bastonla yürüyen amcaların şehri oldu. Genç mi? Sokakta yoklar. Ya evden çıkmıyorlar ya da bu şehirden… çoktan çıkmışlar. Genç nüfusu olmayan bir şehirde yaşamayı denediniz mi? Biz deniyoruz… her gün.
Eskiden bir Devrek vardı, şimdi bir ‘eski Devrek’ var. Huzurevi var ama huzur yok. Ne sporda varız, ne eğitimde, ne başarıda ne de ülke yönetiminde. Eskiden söz sahibi bir şehirken, şimdi Mengen'le kafa kafaya gelmişiz… hatta Çaycuma sollamış gitmiş.
Devrek çok şey kaybetti. Kaybetti ama fark eden yok.
Sanayisini kaybetti.
Ticaretini kaybetti.
Eğitimini kaybetti.
Siyasetini de Veysel Atasoy’la birlikte uğurladık. Ardından sadece sessizlik kaldı.
Eskiden Çaycuma’dan, Ereğli’den ortaokul ve lise için Devrek’e gelinirdi. Şimdi? Biz bile gitsek mi diye düşünüyoruz. Gürbüzler Kur’an Kursu bile öğrenci bulmakta zorlanıyor artık. Koleji olmayan bir şehiriz. “Eğitim şart” dedik, ama eğitimin şartlarını bile unuttuk.
Ahmet Çolakoğlu mu? Mikro miliyetcilikde sınır tanımıyor. Devrek’teki kurumlara Çaycuma’dan personel taşımakta rekor kırdı. Bugün Devrek’te kamu kurumlarının çoğunda çalışanlar… Çaycuma’dan. Müdürü, memuru, güvenliği… dışardan ithal. Sonra da “benim oğlan da memur olsun” diye kapı kapı dolaşıyoruz. Sahip çıkmazsanız, sahip kalamazsınız.
Askeriye giderken bile "Giderse gitsin" diyen esnaf, şimdi “Tüh tüh…” diyor. Evet, işte bu tecrübe. Ama biraz pahalıya patladı.
Hiçbir suçu, kabahati olmayan insanların ödediği bedeller var.
Birinin dikkatsiz araç kullanımı, bir başkasının hız tutkusu… ve bir hayat daha son bulur.
Devrek'te zaman, ağır çekimde ilerliyor. 21. yüzyıl mı? Biz hâlâ analog kaset dönemi gibiyiz.
İhtiyaçlarımızı değil, görselliğimizi tartışıyoruz. “Kimin adamı” kavgası bitmedi. “Ben çektim, onlar da çeksin” mantığı hâlâ sürüyor. Birbirimizi değil, koltukları destekliyoruz.
Devrek’in geleceği, geçmişte takılı kaldı.
Ama hâlâ geç değil.
Belki de başlamak için önce şu cümleleri terk etmeliyiz:
“O benim adamım.”
“Ben seçileyim, o seçilmesin.”
“Ben çektim, herkes çeksin.”
Bu cümleler yüzünden her şeyimizi kaybettik.
Ve son söz:
Devrek’i gerçekten sevenler, artık ayrışmalı.
Menfaat için değil, memleket için bir araya gelmeli.
Yoksa Devrek, sadece bir coğrafi ad olarak kalacak. Ve biz, bu şehrin kayboluşunu sadece izlemekle yetineceğiz…