Siyaset, yalnızca hizmet üretme sanatı değil; aynı zamanda koltuğun sınavıdır. Kimi insan o koltuğu, halkına fayda sağlamak için bir araç olarak görür; kimi insan içinse koltuk, varlığının vazgeçilmez parçası hâline gelir. İşte Devrek’in eski belediye başkanı Çetin Bey, tam da bu ikinci sınıfa düşenlerden biri.
Görevden ayrıldıktan sonra koltuğun tadını, haz ve zevkini kaybetmenin boşluğunu hissetmeye başladı. Bir zamanlar tek bir telefonla masa kurduran, araç hazırlatan, kapılar açtıran Çetin Bey, şimdi o imkânların yokluğuyla yüzleşiyor. Çünkü saygınlığı, kişisel duruşundan değil; oturduğu koltuğun gölgesinden besleniyordu.
Bugün hâlâ siyasetin her kıvrımına müdahil olma çabasını görüyoruz. İlçe başkanlığı seçimlerine karışmak, aday arayışına çıkmak, “ben olmazsam olmaz” diyerek çevresine telkinlerde bulunmak… Oysa bu tavırlar, geçmişte partisinin kapısında yıllarını vermiş, sadakatle beklemiş insanlara haksızlık değil midir?
Unutulmamalıdır ki gerçek siyaset, makamı kaybettiğinde de devam eder. Eğer hizmetin samimiyeti varsa, o hizmet koltuksuz da yol alır. Ama koltuğa bağımlı bir siyasetçinin geriye bıraktığı tek şey, halkın hafızasında buruk bir tebessüm olur.
Devrek halkı, artık koltuk sevdasının gölgesinde siyaset istemiyor. Onlar, kişisel ihtirasların değil; adaletin, emeğin ve samimiyetin temsil edilmesini arzuluyor. Tarih de, günü geldiğinde herkesi hak ettiği yere koyar. Ve ne acıdır ki; kimi isimler, kaybettikleri koltuklarıyla değil, bıraktıkları izlerle anılırken; kimileri yalnızca “koltuğun esiri” olarak yazılır satırlara.
...................................................
Devrek: Fantezi Şehri mi, Lanetli Şehir mi?
21.yüzyılın başında, 22. yüzyıla bağlayan bu çağda, belediye başkanlarının misyonu çok nettir: kendi ilçesine hizmet etmek, kendi halkının yükünü hafifletmek. Oysa mevcut başkanımızı çoğu zaman Çaycuma’daki açılışlarda, başka beldelerin törenlerinde, alkışlar arasında görüyoruz. Bölge milletvekiliyle, il başkanıyla fotoğraflar veriliyor; resimler çoğalıyor, ama Devrek’in kendi sokaklarına yansıyan bir eser, bir icraat göremiyoruz.
Çaycuma başka bir cumhuriyet midir? Devrek, yalnızca bir deneme-yanılma laboratuvarı mı? Yoksa hakikaten lanetlenmiş midir bu şehir?
Biraz geriye saralım: Eğercı Belediyesi zamanında bankası, PTT’si, sağlık ocağı, okulu, lisesi olan; nüfusça Çaydeğirmeni’nden daha büyük bir beldeydi. Bugün gelinen noktaya bakın! Eğercı yok oldu. Ve o kayboluşun ardında duranlara biz ne yaptık? Ödüllendirdik.
Biz, başarısızlığı ödüllendiren bir topluluk olduk.
Biz, liyakati görmezden gelen bir anlayışa sessiz kaldık.
Biz, vatandaşı yolda bırakanı makama getiren bir sistemin parçası olduk.
Sonra dönüp soruyoruz: “Niçin bu hâle geldik?”
Cevabı basit: Çünkü hak ediyormuşuz gibi davranıyoruz.
Devrek halkı, artık yüzleşmek zorunda: Eğer kendi şehrinin geleceğini kendi eline almazsa, başkalarının açılış törenlerinde verilen pozlarla avunmaya mahkûm kalacaktır. Pişmanlık, kafayı duvarlara vurduracak kadar yakıcıdır ama hiçbir duvar, kaybedilen yılları geri getirmez.
Devrek’in lanetini bozacak tek şey, liyakati ödüllendirmek ve şehrin kaderini artık fantezi olmaktan çıkarıp gerçek hizmetlerle yeniden inşa etmektir.
.....................................................................
Devrek: Ölü Toprağının Altında
“Devrek bitti mi?” derseniz, evet… Bitirdiler. Hem de 22 yıldır süren bir süreçle, adım adım, göz göre göre. Şükür (!) olsun ki bu işi büyük bir başarıyla tamamladılar.
Engin zekâlarıyla hâlâ “nereden bitmişiz?” diye soranlara basit bir bilgi sunayım: Bugün ilçemizde birçok okulda anaokulu sınıfları öğrencisizlikten kapanıyor ya da farklı okullara yönlendiriliyor. Anaokulunda bile tablo buysa, siz gerisini düşünün. İlkokula yazılan öğrenci sayısı geçen yıla göre yüzde 40 düştü. İmam Hatip Lisesi 30 öğrenci kaydedebiliyorsa bu artık “büyük başarı” diye anılıyor. Devrek METEM de aynı durumda.
Ben Devrek Lisesi’nde okudum. Bizim okulun öğrencilerinin binayı boşaltması neredeyse bir saat sürerdi. Bugün aynı okulun koridorlarında yankılanan sessizlikten, çöküşün boyutunu anlayabilirsiniz. Üniversiteye kazandırılan öğrenci sayısı deseniz, zaten söylemeye gerek yok. Peki, hangi başarıdan söz ediyoruz? Neyle övünüyoruz? Kime neyi kıyaslıyoruz?
Devrek, aslında çoktan bitmiş. Üzerimize ölü toprağı serilmiş. Bizi yeniden diriltecek bir el, bir irade, bir vizyon lazım. Ama görünen o ki ne mevcut başkanla, ne de geride bıraktığımız başkanlarla bu iş mümkün değil. Çünkü bu, koltuk sevdasının değil; gerçek liyakat, gerçek cesaret ve samimiyetin işidir.
Bir zamanların canlı, genç, umut dolu Devrek’i; bugün çocuk seslerinin eksildiği, okul bahçelerinin boşaldığı bir kasabaya dönüştüyse, bu sadece yönetenlerin değil, hepimizin payıdır. Ama şunu bilelim: Bu şehir, kaderine terk edilemeyecek kadar kıymetlidir. Ölü toprağını kaldıracak birinin çıkması gerekiyor.