Siyaset yapmak kolay değil. Lafla, afişle, pozla olmuyor bu işler.
Siyaset bir denge meselesi. Kafa yormak gerekiyor. Konjonktür dediğimiz o görünmez atmosferin içini doldurmak gerek. Zaman, süreç, ekonomi, yaşam kalitesi, hatta mevsimler bile bazen siyasetin gidişatını etkileyebiliyor. Bugün bir genel seçim kararı alınsa, kim öne çıkar, kim geri çekilir? Kartlar nasıl yeniden karılır? Elbette belirsizlikler var ama kulislerden sızan bilgilerle bir tablo çizmeye çalıştığımızda bazı ipuçları kendini belli etmeye başlıyor.
AK Parti cephesine baktığımızda milletvekillerinin sahadaki çabası, vatandaşa temas etmeleri, hizmet yarışındaki gayretleri gözle görülür durumda. Ancak bu tablo da henüz net değil. Somut tahminler yapmak zor. Fakat yine de eldeki sinyallerle bir değerlendirme yapmaya çalışalım. Muharrem Avcı konusunda kamuoyunda hâkim olan düşünce, bir sonraki dönemde aday gösterilme ihtimalinin düşük olduğu yönünde. Toplumsal kanaatler de bu yönde şekilleniyor. Saffet Bozkurt ise Ereğli’de ciddi bir performans ortaya koydu, hizmetleriyle adından söz ettirdi. Ancak onun adı artık milletvekilliğinden çok belediye başkanlığı için geçiyor. Sanki siyasi yönü değişmek üzere gibi. Vadinin Abisi olarak bilinen Ahmet Çolakoğlu ise şu an genel merkezde aktif bir görev üstlenmiş durumda. İki dönem vekillik yapmış olması sebebiyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “sen görevini yaptın, artık merkezde devam et” yönünde bir tavırla karşılaşabilir. Böyle bir ihtimal çok da uzak değil.
Çaycuma cephesinde ise farklı bir tablo var. Ahmet Bey ile mevcut CHP’li belediye başkanı arasında kurulan uyum dikkat çekici. Fakat bu uyum zaman zaman yapılan hizmetlerin önüne geçiyor. Halk hizmeti değil, ilişkileri konuşuyor. Bülent Kantarcı ise klasik çizgisinden şaşmıyor; aşure dağıtıyor, halkla bağ kuruyor, geleneksel temasını sürdürüyor. Bu birliktelik gerçekten bir model olabilir mi? Oluyorsa ne âlâ. O zaman hedef, daha güçlü bir Çaycuma olmalı.
Seçmen artık farklı düşünüyor. Yeni milletvekillerinin çıkacağına dair beklenti güçleniyor. Çünkü halk artık daha bilinçli, daha seçici. Artık parti rozetinden çok, “bu kişi bana ne katabilir” sorusu soruluyor. Eski ezberler bozuluyor. Bu da seçim dinamiklerinin çok daha kişiye bağlı hale geldiğini gösteriyor.
Peki seçim uzak mı? Hayır. Görünen o ki, seçim sandığı göründüğünden daha yakın. Ekonomik göstergelerde bir toparlanma yaşansın, inanın sandık bir sabah kapıya dayanabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan şu an seçim konusunu kapalı tutmak istese de, şartlar olgunlaştığında bir erken seçim kararı almak kaçınılmaz olabilir. Kimse bu ihtimali küçümsememeli.
Bu arada Çaycuma’da yaşanan bir gelişmeyi de not düşmek lazım. Bülent Ecevit Üniversitesi’ne bağlı birimde görevden alma süreci gerçekleşti. Ancak burada dikkat çeken şey, sayın rektörün konuya oldukça yavaş yaklaşması. Kuruma zarar verdiği herkesçe bilinen bazı isimler hâlâ görevde. Rektör Bey bu durumun farkında ama adımlar gecikmeli geliyor. Oysa bu durum artık bireysel değil, kurumsal yapıya zarar verir hâle geldi. Bu nedenle daha kararlı, daha net adımlar atılması gerekiyor.
Siyasette dengeler sürekli değişir. İsimler, görevler, kartlar… Ama halkın hafızası değişmez. Bugün halkın içinde koşanlar, yarın kazananlar olabilir. Ama halkla bağını koparan, yalnızca görevine güvenen her isim, sandıkta büyük bir sürprizle karşılaşabilir. Zaman daralıyor, süreç hızlanıyor. Bir bakmışız, sandık tam karşımıza dikilmiş…