Bazen insanın içinden, her şeyi bırakıp kendini dağa, ormana vurmak gelir.
Kuş sesleriyle karışık bir baharın sessizliğinde, siyaset denen o gürültülü oyunu uzaktan izlemek istersin. Çünkü anlarsın ki bazı defterler kapanmıştır. Siyaset, bazıları için artık sadece eski bir alışkanlık; ne dürüstlük kaldı içinde, ne de vefa.
Oysa siyaset, gerçekten samimiyet ister. Dürüstlük ister. Vefa ister. Ama bizde siyaset, taleplerin dürüst değilse rağbet gördüğün, kontrolsüzlüğün marifet sayıldığı bir oyuna dönüşmüş durumda. Herkes konuşuyor ama kimse "biz" demiyor. Herkes "ben lider olurum" derdinde. Kimse "biz nasıl iyi oluruz?" diye sormuyor.
Şimdi bakıyorum da... Devrek’te siyaset sahnesine çıkmak isteyenler var. Ama sahneye çıkanlar daha ilk repliği unutmuş gibi. Göbekten aşağısı tutmayan, ama dili hayli güçlü bir kitle var ortalıkta. Yaş yetmiş, ama hala “Ben olurum, ben yönetirim” diye ortalarda gezenler… Siyaset, biyolojik yaş değil, fikri olgunluk ister dostlar. Siyaset “biz” diyebilmektir. “Ben” dedikçe küçülür insan, ama “biz” dedikçe büyür.
Bugün siyaset, bir ideal değil de bir iş bulma kurumu gibi. Torpilin yoksa, referansın siyasetten değilse, hastaneden MR sırası bile alamaz hale geldik. Kimse inkar etmesin, herkes farkında bu çürümüş düzenin. Siyaset dediğin halka hizmetti, şimdi ise kendi çevresine kıyak yapma aracı oldu.
Bir de bizim İsmail var tabii. Vaktiyle ne güzel adamdı… Ama son zamanlarda değişti. Belden aşağısı tutmuyor ama kafaya vuruyor. Dili de epey keskinleşti, sinkaflı cümleler dilinden düşmez oldu. Ey İsmail, madem kafaya bu kadar vurdu, doğal çözümler var: bal var, şeker var, biraz da şifalı bitki karışımı... Ama küfrünü telefondan değil, yiğitsen yüz yüze et. Araya teknoloji koyma. Söyleyeceğin varsa adam gibi söyle. Yoksa sen de o beğenmediğin siyasilerin yoluna girmiş olursun.
“Cihat Y.'nin gazabına uğrayacaktın!” diyenler var. E hani nerde? Uğrayan olmadı. Ama bu kafayla devam edersen, önce kendine, sonra çevrene zarar vereceğin kesin. Lütfen biraz yaşına, biraz da hayatına uygun davran ki biz de sana saygıda kusur etmeyelim. Bizim sessizliğimiz edebimizdendir, yoksa cevabımız hazır. Biz hala senin sağlığını düşünüyoruz. Prostat kontrolünü bile ihmal etme diye uyarıyoruz. Bu da bir tür vefadır, değil mi?
Gelelim Okan Onur’a… El ele yürüdüğü arkadaşlarına sahip çıkan biri. Ne güzel. Ama yanlış kişilere sahip çıkarsa, altından kalkamayacağı bir sel başlatır. Bugün dostun dediğin, yarın seni yolda bırakır. Siyaset, hatayı kabul edemeyenlerin en büyük hatasıdır. Bu dönemde yanlışta ısrar, sadece seni değil; yanında yürüyen herkesi batırır.
Velhasıl, siyaset belden aşağı tutmuyor artık. Diliyle yürümeye çalışanların devri bu. Ama unutma; yürüyen dil, konuşan akıl kadar ileri gidemez. O yüzden önce kendini, sonra çevreni düzelt. Yoksa tarih değil, halk siler seni.
Sayın Vekile Açık Mektup: Sadece Gençlerimiz İçin
Siyaset, eleştiriyi nimet sayanların işidir. Çünkü bilirler ki, eleştiri aslında bir aynadır. O aynaya bakmasını bilen, eksiklerini görür ve büyür. Sayın Ahmet Çolakoğlu, siz bu aynaya bakanlardan mısınız, bilemem. Ama biliyorum ki bölgenizde sizi hala “abi” olarak gören insanlar var. Bu güveni boşa çıkarmamak, sorumluluğu da beraberinde getirir.
Çaycuma’da farklı şehirlerden gelen insanları, Malatyalıyı, Sivaslıyı, Karslıyı kucakladınız. Kimliklerine takılmadan, memleket ayrımı yapmadan bir ortak payda oluşturdunuz. Bu çok kıymetli. Ama şimdi size kendi memleketinizden, Devrek’ten bir çağrı var: “Bizi de görün. Özellikle de gençlerimizi…”
Devrek, maalesef bölgenin en çok geri kalan ilçelerinden biri haline geldi. Bu yalnızca yerel yönetimlerin değil, sizi TBMM'ye taşıyan iradenin de sorumluluğudur. Çünkü vekillik yalnızca Ankara'da yasa çıkarmakla değil, Çaycuma’nın, Gökçebey’in, Devrek’in gençlerinin hayalini canlı tutmakla ilgilidir.
Bu şehrin gençleri umut arıyor Sayın Vekil. Huzurevine dönmüş sokaklarında hayal kuracak yer bulamıyorlar. Elbette gençlik dediğimiz şey sadece park ve bahçede vakit geçirmekten ibaret değil. Onlar üretmek istiyor, proje yapmak istiyor, iş bulmak istiyor. Ama sizden istedikleri, ne makam ne rütbe… Sadece bir destek eli.
Size şunu açık açık söyleyelim: Biz Devrekli gençler için ses yükseltiyoruz. Başka etkinliklere karışmıyoruz. Başka kavgaların içine girmiyoruz. Bu çocuklar göçmesin, bu çocuklar yok olmasın, kendi topraklarında bir hayat kurabilsin diye konuşuyoruz. Çünkü biliyoruz ki bir şehir, ancak gençliği kadar güçlüdür.
Eğer gerçekten “bölgenin abisi” olmak gibi bir idealiniz varsa, en çok sahip çıkmanız gerekenler Devrekli gençlerdir. Onlara iş imkanı yaratın. Onların sosyal yaşantısını canlandıracak yatırımlara öncülük edin. Devrek’in geleceği olan bu gençler için bir ışık yakın.
Yoksa bir gün Devrek’te ne genç kalacak, ne de umut… Biz ise hâlâ umutluyuz. Çünkü hâlâ sesimizi duyacak birilerinin olduğuna inanıyoruz.