Belediyecilik dediğimiz şey aslında çok yalın bir gerçeğe dayanır:

Halka hizmet…
Şehrin nefes almasını sağlamak, insanların işini görmek, kentin düzenini korumak, yaşanabilir bir ortam yaratmak…
İster altyapı olsun, ister üstyapı; ister sosyal destek, ister kültürel faaliyet.
Temel amaç bellidir: Vatandaşın hayatını kolaylaştırmak.

Oysa son dönemlerde yaşadıklarımız gösterdi ki bu işin ruhu bazen koltuklarda değil, o koltuğun arkasında duran yüreklerde gizli.
Belediyecilik ne yazık ki bazı dönemlerde, belirli insanlara hizmetin tıkandığı, kişisel kinlerin belediye kapılarına gölge düşürdüğü bir alana dönüşebiliyor.
Bunu görmezden gelmenin anlamı yok.
Hepimiz tanığıyız:
Kişisel nefretlerin, intikam hırslarının, küçük hesapların büyük hizmetleri geciktirdiği günlerden geçtik.

Ama işte tam da bu dönemde ortaya çıkan bir gerçek var:
Her belediyede “Robin Hood ruhu taşıyan” insanlar vardır.
Sessiz, görünmez, alkış beklemeyen kahramanlar…
Başkanın durduğu yerde durmazlar; hizmetin durduğu yerde dururlar.
Engeli aşar, kapıyı açar, vatandaşı geri çevirmezler.
Kimsenin görmediği bir çizgiden geçerler ama yaptıkları iş bütün bir mahallenin, bütün bir kentin yüzünü güldürür.

Bugün Devrek’te de böyle insanlar var.
Ve belki de onların varlığı, belediyeciliğin hâlâ umut veren bir tarafı olduğunu gösteriyor.
Başkanın kişisel husumet beslediği, hizmetten mahrum bırakmak için direndiği durumlarda bile;
o perde arkasındaki değerli insanlar devreye giriyor,
bekletilen işleri çözüyor,
“Yapılamaz” denen talepleri yerine getiriyor.

Kendisi aktif görevde olduğu için ismini anmak doğru olmaz ama vatandaşın gözünde o kişi artık bir memur değil, bir kurum değil;
bir kahramandır.
Bugün Devrek’te çözülen yüzlerce işin altında onun emeği var.
Bırakın belediye başkanının gölgesini, o gölgenin büyüttüğü sorunlarla bile mücadele edip halka nefes aldırıyor.
İnsanların direkt aradığı, direkt muhatap olduğu, kapısı çalınan ilk kişi o.
Hizmeti devlet adına sürdüren gerçek bir temsilci…

Aslında iş burada bitiyor.
Şehirler nefretle değil, vefayla büyür.
Ayrıştırarak değil, kazanarak gelişir.
Bugün biri yıkılır, yarın biri yapılır;
biri koltuktan iner, biri koltuğa çıkar…
Ama geriye kalan tek şey devletin itibarıdır, halkın huzurudur.

O yüzden belediyecilikte asıl mesele makam değil, davranıştır.
Görev süresi değil, insanlık süresidir.
Bir başkan şehre hizmeti geciktirebilir; ama bir kahraman tek imzasıyla bir mahallenin duasını alabilir.
Birileri koltuk hesapları yaparken, birileri görevini devlet onuruyla yapar.

Bugün bu yazıyı kaleme almamın tek nedeni de budur:
Adı anılmasa da, alkışı duymasa da, perde arkasında hizmetten vazgeçmeyen tüm emektarlara bir teşekkür borçluyuz.

Çünkü bazen şehirlerin kaderini büyük kararlar değil;
bir insanın yüreği, bir insanın niyeti, bir insanın