Devrek’te birlik olsun diye kendimizi parçaladık, kelimenin tam anlamıyla “bu köyün delisi” olduk… Ama nafile. Ne anlatabiliyoruz ne de duyuluyoruz.

Arkadaşım, Devrek’te siyasi partilerin içinde bile birlik yok. Yeni bir moda çıktı: “O varsa ben yokum.”
Yahu bu nasıl bir tavır? “Şu gelirse ben kaçarım”, “Bu varsa ben karşısında olurum”, “Yok, o varsa ben hiç yokum!”
Bu laflarla, bu triplerle Devrek ileri değil, geri viteste gidiyor. Gaza basıyoruz ama arabamız “beşinci geri viteste!”

Birlik dedik, beraberlik dedik… ama hiçbir alanda yaşayamıyoruz. Misal mi? Buyurun size CHP:
Devrek'te üç parçalı ve gök gürültülü.
"Okancılar", "Uğurcular", "Çetinciler"...
İnsanlarla konuşuyoruz, ne diyorlar biliyor musunuz?
“Çetin varsa ben yokum”, “Uğur aday olursa desteklemem”, “Okan çıkarsa karşısına dikilirim.”

İyi de, böyle böyle ne çıkacak ortaya? Hangi birliktelik, hangi sinerji, hangi başarı? Söyler misiniz?

AK Parti deseniz, orada da durum farklı değil.
Mevcut başkanın “çevresi”, başkanı devirmek isteyen “kumpasçı tayfa” ve “o varsa ben yokum” diyenler var.
Sürekli bir kısır döngü içindeyiz. Gelen gideni aratıyor, gidenin yerine gelen de herkesi memnun edemiyor.
Gerçek şu ki: Kimse herkesin adamı olamaz. Ama bu, hiç kimsenin adamı da olmamak demek değildir!

Peki ne oldu bize?

Eskiden mahalle kültürü vardı, komşuluk vardı, imece vardı...
Şimdi “ben” var, “biz” yok.
Herkes kendi çıkarını kovalıyor, herkes kendi çemberinde küçük bir kral.

Bir de şu gerçek var:
Kim ne derse desin, kim beğenir kim beğenmez bilmem ama...
Songül Malkoç hanım var ki, başkanlık enerjisi her yerinden fışkırıyor.
256 oyla Çetin Bozkurt’a, yine 256 oy farkla Özcan Ulupınar’a bıraktı ipi ama o kadar muhalefete rağmen ortaya koyduğu performans ve kazandığı ivme takdire şayan.

Unutmayalım:
Herkes lider olabilir ama gerçek lider meydanda belli olur!

Bir de para işleri...
Bazıları var ki parayı görünce kontrolden çıkıyor.
Yıllarca yoksulluk edebiyatı yapıp, biraz para görünce “delikanlıyı” unutuyor.
Ey artist artist gezen, biz hâlâ senin zamanında çektiğin krediyi ödemediğini biliyoruz.
O parayı “cuk” yapana kadar kaç vatandaşın canını yaktığını ben bilirim.
Adamlık, mesafeyle ölçülür; mesafeyi aşanlar, saygıyı da kaybeder.

Bu arada, bir sözüm de dostum Okan Onur’a.
Okul arkadaşım. Siyasetin dışında, dostça bir diyaloğumuz hep oldu.
Elektronikle ilgili derdimiz olsa kapısını çalarız, sağ olsun geri çevirmez.
Siyasette ne olur bilmem, ama insani yönünü inkâr edemem.
Söz verdim, birkaç kelime edeceğim dedim, sözümün arkasındayım.

Şunu da açıkça belirtmek isterim:
Biz gazeteciyiz. Devrek sevdalısıyız.
Basın camiasının içindeyiz, elimizde çok bilgi var.
Muhbir ağımız geniş, sağlam ve sadıktır.
Muhbirlerimizin deşifre olma ihtimali varsa, o haberi yapmayız bile.
Bizi tanımayanlar, gazeteciliği bilmeyenler için söylüyorum:
Herkesin kendi muhbiri vardır ve o sır, mezara kadar gider.
“Kimmiş o muhbir?” diyenlere laf salatası yapmayın, tabak boş.

Unutmayın: Her haber paylaşılmaz.
Ama bilin ki yaşanan her şeyin farkındayız.
O yüzden bizi hafife alanlara tek kelime: Yanılıyorsunuz.