Eskiden biri bağırsa mahalle ayağa kalkardı. Şimdi biri ağlasa, öbürü kulaklık takıyor.
Eskiden haksızlık görünce "dur" diyenler vardı,
şimdi "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" felsefesiyle ömrünü geçirenler.
Peki ne oldu bize?
Neden bu kadar duyarsızlaştık?
Neden biri yolda düşse, yardım etmek yerine kamera açar olduk?
Neden sesimiz kesildi, soluğumuz tükenir oldu?
Artık yanlış gördüğümüzde “doğruya çağırmak” yerine, ya sırtımızı dönüyoruz ya da sessizliğin konforuna sığınıyoruz.
Haklıyı değil, güçlüyü alkışlıyoruz.
Hatalıya ceza vermek yerine onu ödüllendiriyoruz.
Ve sonra da “düzen neden bozuldu?” diye soruyoruz.
İçimizdeki Erozyon
Evet, zaman değişti.
Ama biz de değiştik.
Egolarımız, bizi biz yapan her şeyin önüne geçti.
Hataları örtmek erdem sanıldı.
Kullanılmışı unutup yenisine bağlanmak sadakatsizlik değil, “yenilik” adıyla yutturuldu.
Elimizdekinin kıymetini bilmeyi beceremedik.
Çünkü sabır, emek, vefa… bunlar artık "nostaljik kavramlar" oldu.
Yerlerini hırs, hız ve haz aldı.
Kendi içimizde savaşlar büyürken, başkasının mutluluğuna tahammül edemez hale geldik.
Kıskandık… Hem de en çok sevdiklerimizi.
Ve sessizliğimiz, bu kirli düzenin en gür alkışı oldu.
Bir Milletin Çöküşü Sessizlikle Başlar
Osmanlı torunuyuz diyoruz…
Ama dedemizin gölgesinde bile kalamıyoruz.
Birbirine sırt çeviren bir toplum, düşmana kapı açar bunu unuttuk.
Komşumuzla selamı kestik, ailemizdeki sorunları süpürge altına ittik.
Kim aklımızı bizden aldı?
Kim bizi bu kadar suskun, bu kadar kayıtsız hale getirdi?
Yanıt aslında çok açık: Biz… kendimiz.
İrademizi televizyona verdik, çocuklarımızı algoritmalara…
Adalet duygumuzu like sayısına bağladık.
Yeniden Başlamak Zor Değil
Ama hâlâ geç değil.
Bir bakışla, bir sözle, bir “haklısın” demekle başlar değişim.
İyilik bulaşıcıdır, cesaret de öyle.
Karanlık seçimler yapmış olabiliriz ama bu sonsuza kadar böyle gitmek zorunda değil.
Kontrolden çıkmış olabiliriz ama direksiyonu yeniden tutmak elimizde.
Biz eğer kendimize gelirsek…
Toplum da kendine gelir.
Çünkü toplum dediğimiz şey, bir değil, biziz.
Kalemin ucundaki soru şu:
Yarın çocuklarımız “bizim neslimiz” diye gurur mu duyacak, yoksa sessizliğimiz için utanç mı duyacak?
Cevap hepimizin içinde.