Bazı insanlar vardır, suç işler ama ceza yerine terfi alır. Hatta öyle ki, adeta madalya takılır yakasına: “Devleti zarara uğrattığın için teşekkür ederiz!”

Bazı insanlar vardır, suç işler ama ceza yerine terfi alır. Hatta öyle ki, adeta madalya takılır yakasına: “Devleti zarara uğrattığın için teşekkür ederiz!”
Gökhan İncircioğlu’nun hikâyesi de işte tam böyle bir Türk filmi gibi; ama başrolde adalet yok, sadece torpil var.

Kurumun kaynaklarını iç eden, usta öğreticileri tehdit eden, puanlarla oynayarak hak etmeyenleri görevlendiren ve üstelik yapılmayan kurslara ödeme yaparak devleti zarara uğratan biri düşünün. Normal bir devlette bu kişi soruşturma geçirir, görevden el çektirilir, kamuoyuna hesap verirdi.

Ama bizde?

Mükâfat gibi bir ödül: Çaycuma Halk Eğitim Müdürü yapılmış!
Peki neden? Çünkü soyadı “İncircioğlu”, baba “AK Parti İlçe Yönetiminde”, dayı misali destekçi “Milletvekili Ahmet Çolakoğlu.”

Müfettiş raporu mu? O da arşive kaldırılmış. Ahmet Bey büyük ihtimalle “müminin ayıbını örtmek lazım” diyerek meseleyi gömmüş. Ne mübarek niyet!

Ama burada “ayıp” değil, organize bir kamu zararı söz konusu. Müminin ayıbı değil, devletin soyulması, halkın cebinden çalınan vergiler var. Torpil öyle bir mekanizma olmuş ki artık “suçluysan bile güçlüysen sorun yok” sistemine evrilmiş. Bu işler artık “yakınsan yırttın” anlayışıyla yürütülüyor. Hukukun değil, hemşehriliğin ağırlığı söz konusu.

Yani velhasıl kelam; Çaycuma’da halk eğitim değil, “halktan gizli eğitimler” düzenleniyor. Kurum değil çiftlik, yönetici değil şefkatli bir torpil maşası...

Sorulması gereken tek bir soru kalıyor: Bu düzenin müfredatında hiç mi vicdan yok?

Vicdanın Sızlamadığı Yılların Hesabı

On yıl… Düşünün: Bir kent on yıl boyunca yönetilir de tek bir kalıcı eser bırakılmaz. Çaycuma’da AKP ilçe teşkilatının “10 yıllık mirası” sorulduğunda tek yanıt, üç harfli övgü cümlelerinden öteye geçemiyor. Peki, iki yılda emsali görülmemiş hizmetler yapan belediyeye “şaibeli” damgası vurulurken onların vicdanı hiç sızlamadı mı?

Soruyorum: Oy uğruna su borcu affını garanti eden yüzlerce dilekçe alırken; belediye araç-gerecinin, mazotunun peşkeş çekilişini izlerken; kamera kayıtları silinirken vicdanınız neredeydi? Bir işçi için “yapmacık” ithamı yapan Sayın Çolakoğlu, 20 yıldır dürüstçe görev yapan Cemal Özkan’ı küçük düşürürken vicdanınız hiç rahatsız olmadı mı?

“Şeffaflık” dediniz; “ticari sır” zırvasıyla ÇAYBEL’e göz gösterdiniz. Oysa yargı kararları, ticari sırın sırrını “kamuya açıklanmamış, rakipçe bilinmeyen” bilgi şartına bağlamışken, vicdanınız hangi sırra boyanmış ki herşeyi karartıyorsunuz?

Evet, ÇAYBEL, ÇASKİ, ÇOMBÜS gibi şirketler tarihe geçecek reformlar; belediyenin her kuruşunu denetleyen, katılımcı bir yönetim tarzı… Ama 14 yıllık muhtarlık tiyatrosundan başka vadiniz yok! Bir hastane ekini dahi tamamlayamadınız; köprü çöktü, suçlu peşinde değil, cezanın üstünü örttünüz.

Bekliyoruz: O vicdanı, yılların ihmali, peşkeş ve kalıcı es ersizlik yükünü kaldırmaya ikna edebilecek misiniz? Yoksa “cevapsız kalan projeler” ve “askıda kalan hayatlar” sicilinizle baş başa mı kalacaksınız? Vicdan varsa, bir kez de siz sızlayın artık.